fbpx

İmplant Çevresi Krestal Kemik Seviyesi

Vücut içine ve canlı dokulara yerleştirilen cansız maddelere implant adı verilir. Diş eksikliğinde kaybedilen fonksiyon ve estetiğin yerine koyulması aracıyla kullanılan alloplastik materyallere dental implant denir. Dental implantlar, makroskobik tasarımlarının, yüzey özelliklerinin ve kullanılan cerrahi tekniklerin gelişmesi gibi bir çok faktöre bağlı olarak, günümüzde etkinliği ve başarısı kabul edilen bir tedavi yöntemidir.

İmplant performansı değerlendirilirken, ele alınan temel konular; implant sağkalımı ve implant başarısıdır. “İmplant sağ kalımı” mobilite ve implant kaybı olmaksızın osseointegrasyonun (canlı kemik ile yük altındaki implant arasındaki direkt, yapısal ve fonksiyonel bağlantı) devam etmesidir. “İmplant başarısı” ise osseoentegrasyonun devamlılığıyla birlikte implantın fonksiyonunda ağrı olmaması, patoloji bulunmaması ve hasta memnuniyeti gibi faktörleri içerir. İmplant başarısızlığı ortaya çıktığı zamana göre, erken dönem ve geç dönem başarısızlıkları olarak ikiye ayrılır. Osseointegrasyonun sağlanamaması erken dönem, fonksiyonel durumda sağlanan osseoentegrasyonun korunamaması ise geç dönem başarısızlığı olarak kabul edilir.

İmplant ile kemik arasındaki bağlantının en kuronali krestal kemik seviyesi olarak tanımlanmıştır. Krestal kemik kaybı miktarı implant başarısının değerlendirilmesinde yararlanılan faktörlerden biridir. İmplantın yerleştirilmesi ve yüklenmesinden sonraki bir yıllık dönem aralığında implant çevresindeki krestal kemiğin birçok lokal ve sistemin faktöre bağlı olarak büyük oranda şekillendiği, ilerleyen dönemlerde ise bu şekillenmenin minimum olduğu bildirilmiştir. İmplantın yerleştirilmesi. İmplantın yerleştirilmesi ve yüklenmesinden sonraki bir yıllık dönem içinde gerçekleşen krestal kemik kayıpları ‘erken dönem’ daha sonra gerçekleşen kemik kayıpları ise ‘geç dönem’ kayıpları olarak adlandırılır.

İmplantların başarılı olarak kabul edilebilmeleri için yerleştirildikten sonra erken dönemde krestal kemik kaybı miktarlarının 0,9-1,6 mm’yi geçmemesi, geç dönem krestal kemik kaybı miktarlarının ise yıllık ortalama 0,05-0,2 mm’den fazla olmaması gerektiği ileri sürülmüştür. Enfeksiyon veya enfeksiyon dışındaki faktörlere bağlı olarak ortaya çıkabilen erken dönemdeki krestal kemik kaybı, fonksiyonel, biyolojik ve özellikle üst çene ön bölgede implant çevresi yumuşak doku konturlarını da olumsuz etkilediği için estetik problemleri de beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla, implant başarısı için erken dönemde 1,5mm’ye kadar normal sınırlarda kabul edilen krestal kemik kaybı değerleri diş hekimlerinin klinik beklentilerinin yanı sıra hastaların da estetik beklentilerini karşılamada yetersiz kalmaktadır. Bu nedenlerle, günümüzde gelişen implant teknolojisine de paralel olarak krestal kemik kaybının engellenmesi ya da en az düzeyde tutulması hedeflenmektedir.

Uzm. Dt. Gözde PEKER TEKDAL